Son günlerde yaşanan bir olay, sağlık sistemleri ve bürokrasinin ne denli karmaşık olabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye’nin bir kentinde, 7 yıl boyunca resmi olarak “ölü” olarak kayıtlara geçen bir adam, sağlık raporu almak için hastaneye gittiğinde hayatının şokunu yaşadı. Kendisi yaşıyor, nefes alıyor ancak devlet sistemine göre artık hayatta değil. Bu durum, sadece kişinin değil, ailesinin de yaşamlarını derinden etkiledi.
Yaşanan bu olay, 35 yaşındaki Ömer Yıldız’ın hastaneye gitmesiyle başladı. Sağlık raporu almak için başvurduğunda, hastane kayıt sisteminde 'ölü' olarak göründüğünü öğrendi. Bu haber, hem Ömer’in hem de ailesinin dünyasını altüst etti. 2016 yılında bir kayıt hatası yüzünden, Ömer’in nüfus kaydına ölüm bilgisi yanlışlıkla işlendi. O tarihten beri tüm resmi belgelerde 'ölü' olarak geçen Ömer, kendisini tıbbi yardım almak için hastaneye başvurduğunda büyük bir sürprizle karşılaştı. O günden sonra, ailesiyle beraber bir mücadele başlatmak zorunda kaldı.
Sorunu çözmek için resmi makamlara başvuran Ömer, nüfus müdürlüğü ve sağlık kurumları arasında gidip gelmek zorunda kaldı. Sadece bir sağlık raporu almak için hem maddi hem de manevi olarak büyük bir baskı altında kaldı. Ailesi, yıllardır bekledikleri bir yardım almak yerine, bu durumla yüzleşmek zorunda kaldı. Bu süreç, Ömer’in psikolojik durumunu da olumsuz etkiledi.
Yaşadığı sıkıntılar sonrasında Ömer, hukuki bir yol izlemeye karar verdi. Avukatlar aracılığıyla durumu yetkililere bildiren Ömer, "Öldüğümü düşünerek yaşamak zorunda kaldım. 7 yıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti’ne ait tüm haklarımdan mahrum kaldım," şeklinde duygusal bir açıklama yaptı. Sosyal güvenlik primleri ve sağlık hizmetlerinden yararlanamaması, kamu hizmetlerinden de faydalanamadığı anlamına geliyordu. Bu sürecin getirdiği maddi kayıplar da cabasıydı.
Şu an durumunu düzeltmek için gereken tüm belgeleri toplamaya çalıştığını söyleyen Ömer, “Umudumu yitirecek gibi olsam da savaşımı bırakmayacağım. Benim gibi birçok insanın benzer sorunlar yaşadığını biliyorum. Bu tür durumlar, sadece bireyleri değil, ailelerini ve toplumun genelini etkileyen ciddi meseleler.” dedi.
Resmi hatalar ve bürokratik labirentler sonucunda yaşanan bu tür olaylar, aslında toplumda çok daha fazla sık yaşanıyor. İnsanlar, yanlış kayıtlar ve sistem hataları yüzünden hayatlarının en temel haklarından mahrum kalıyorlar. Durumun düzeltilmesi için çok yönlü bir yaklaşım geliştirilmesi gerektiği açıktır. Ömer’in hikayesi, ilgili tüm kurumların bu tür durumlara karşı daha dikkatli olmaları gerektiğine bir örnek teşkil etmektedir.
Ömer’in başlattığı bu davanın, Türkiye’nin sağlık sistemi ve bürokrasisi üzerinde olumlu bir etki yapmasını umut ediyoruz. Yaşadığı trajik durumun birçok insan için farkındalık oluşturmasını sağlayabilir. Benzer sorunları yaşayan bireyler, kendi haklarını arama konusunda cesaretlenebilir. Ömer’in bu mücadelesi, aynı zamanda halkın bilinçlenmesi ve haklarını savunması adına önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Sonuç olarak, sağlık raporu almak için hastaneye giden bir adamın “ölü” olarak kayıtlara geçmiş olması, Türkiye’deki sağlık ve bürokrasi sisteminin hassas yapısını ortaya koyan bir örnek. Ömer Yıldız’ın hikayesi, belki de bu tür yanlışlıkların ve bürokratik hataların düzeltilmesine öncülük edecek bir mücadeleye dönüşebilir. Her insanın yaşama hakkı vardır ve bu hak, hiçbir bürokratik engelle sınırlandırılamaz!