Marmara Denizi, 25 Ekim 2023 tarihinde yerel saatle 14:15'te 3 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı. Depremin merkez üssü İstanbul’un Silivri açıkları olarak belirlendi. Kısa süreli bir paniğe neden olan bu sarsıntı, bölgedeki depremselliği bir kez daha gündeme taşıdı. Uzmanlar, Marmara Bölgesi'nin büyük fay hatlarına ev sahipliği yaptığını ve bu durumun deprem riski taşıdığını vurguladı. Her ne kadar bu büyüklükteki depremler, genellikle ciddi hasarlar yaratmasa da halk arasında endişe yarattığı bir gerçek.
Depremin ardından sosyal medya ve muhalefet partileri, bu tür olayların sık yaşanmasının gerekçelerini tartışmaya açtı. Marmara Bölgesi'nin depremselliği, çok sayıda insanın yaşamını ve iş yerini etkilemişken, özellikle İstanbul gibi büyük bir şehrin risk altında olması önemli bir konu olarak öne çıkıyor. Deprem anında vatandaşlar arasında panik yaşandı ve birçok kişi evlerini bırakıp, açık alanlara çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, depremin hemen ardından hazırlıklarını gözden geçirdiğini ve acil durum planlarını güncellediğini duyurdu. Ayrıca, olası yeni sarsıntılar için vatandaşlara dikkatli olmaları yönünde çağrılarda bulundu.
Marmara Bölgesi, Türkiye'nin en kalabalık ve ekonomik olarak en önemli bölgelerinden biri olmasının yanı sıra, aynı zamanda önemli bir depremsellik alanıdır. İstanbul, büyük bir nüfusa ev sahipliği yaparken, bu şehirde yaşanabilecek olası bir büyük depremin sonuçları çok yıkıcı olabilir. Uzmanlar, geçmişte yaşanan büyük depremlerin tarihi kayıtlarına dayanarak, bölgenin sürekli bir tehdit altında olduğuna dikkat çekiyor. Dolayısıyla, deprem sonrası inşaat kalitesinin artırılması, ve vatandaşların bilinçlendirilmesi gibi acil önlemler almak bir zorunluluk haline gelmiştir.
Sonuç olarak, Marmara Denizi'nde gerçekleşen bu sarsıntı hem bir uyarı hem de yenilikçi çözümler geliştirmemiz için bir fırsat oluşturuyor. Ailelerin, toplumların ve devlet düzeyinde hazırlıkların artırılması, bu tür tehlikelerin gelecekte daha az can ve mal kaybı ile atlatılmasına yardımcı olacaktır. İlgili kurumlar, depreme karşı hangi stratejileri geliştireceklerini düşünmeli ve toplumu bilinçlendirme çalışmalarını artırmalıdır. Halkımızın bu tür olaylara karşı hazırlıklı olması, yalnızca deprem anında değil, 'deprem öncesi ve sonrası' için de çok önemlidir. Yapılması gereken ilk şey, doğru bilgi ile toplumun bilinçlendirilmesi ve her an bir deprem olabileceği gerçeği ile yüzleşmektir.
Bu olayın ardından yapacağımız tartışmalar ve alacağımız önlemler, gelecekteki depremlere karşı daha dirençli bir toplum yaratmamız adına kritiktir. Depremden korkmak yerine, ona karşı nasıl hazırlıklı olacağımız konusunu düşünmeliyiz.